Seçim süreci yaklaşırken, toplumun geniş kesimlerinde geçim sıkıntısı giderek derinleşiyor. Emekliler, dul ve yetim aylığı alan vatandaşlar, işsizler ve geliri yetersiz olanlar adeta yaşam mücadelesi veriyor. 25-30 bin liralık kira bedellerinin konuşulduğu bir ortamda, 16-17 bin liralık emekli maaşıyla geçinmenin mümkün olmadığı açık. Hükümet, 2028 yılına kadar seçim olmayacağını belirtse de, halkın bu tarihe kadar dayanamayacağı yorumları artıyor.
Ekonomik tablo ise oldukça çarpıcı. Yerli üreticiler yüksek maliyetler ve ağır vergi yükü nedeniyle tesislerini söküp Mısır'a, Romanya'ya taşırken; hükümet bütçe dengesini sağlamak adına ardı ardına vergi ve KDV artışlarına başvuruyor. Öte yandan muhalefet erken seçim çağrılarını sıklaştırıyor.
Bu gelişmelerin gölgesinde, halkın ve sivil toplumun seçim güvenliğine ilişkin talepleri de gündemde. Öncelikli olarak, seçmen kütüklerinin güncellenmesi ve mükerrer oy kullanımının önüne geçilmesi isteniyor. Ayrıca, geçmişte olduğu gibi parmak boyasının yeniden uygulanması talep ediliyor.
Seçimlerde tüm siyasi partilerin sandık başına müşahit göndermesi sağlanmalı; özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde köy muhtarları üzerindeki idari ve güvenlik baskısına karşı önlem alınmalı. Mülki amirler ve jandarma birimlerinin, yerel yöneticilere ve seçmene baskı yapmadığına dair siyasi partilere güvence verilmesi gerektiği belirtiliyor.
Milli iradenin sandığa yansıması ve seçim tutanaklarına doğru şekilde geçirilmesi, demokrasinin en temel şartı olarak görülüyor. Bu nedenle, seçim döneminde İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanlıklarına tarafsız ve bağımsız isimlerin atanması öneriliyor. Ayrıca seçim sürecinde devlet imkanlarıyla yapılan temel atma, tesis açılışı, karşılama ve uğurlama törenlerinin yasaklanması da dile getirilen önemli talepler arasında.
Seçim günü ise, sandık çevresinde siyasi parti afişleri ve bayrakların olmaması, güvenlik güçlerinin sandık mahalinden uzak tutulması, huzurlu ve adil bir seçim ortamı için elzem görülüyor.