Bir ormanı meydana getirmek, en az 30-40 yıllık uzun bir zaman dilimini gerektirir. Ancak ne yazık ki, kimi zaman dikkatsizlik sonucu, kimi zaman da bilinçli olarak ormanlarımız yok ediliyor. Tarla açmak, turistik otel veya maden sahası kurmak gibi ekonomik gerekçelerle ormanlar yakılıyor. Bazense, bilinçli bir şekilde düşmanlık göstergesi olarak orman yangınları çıkarılıyor.
Orman yangınları yalnızca ağaçları değil, aynı zamanda o ekosistem içinde yaşayan binlerce canlıyı da yok ediyor. Aynı anda 10-15 farklı noktada yangın çıkması asla bir tesadüf olamaz. Bu durum, ülkemizde çevreye ve doğaya karşı ne kadar duyarsız hale geldiğimizi gözler önüne seriyor.
BİR ZAMANLAR ALMANYA'DA GÖRDÜKLERİMİZ…
Yıllar önce, 25-30 kişilik bir grupla Doğu Almanya’ya yaptığımız gezide, bir kanal kenarına kamp kurmuştuk. Gördüğümüz manzara hayranlık vericiydi: Balta girmemiş, dikenlerden arındırılmış, tertemiz ormanlar… Her yerde uyarı levhaları:
“Ormanda sigara içilmez.”
“Orman kenarlarında ateş yakılmaz.”
“Piknik yapılmaz.”
İnsanların doğaya olan saygısı ve bilinci, koruma anlayışının ne kadar köklü olduğunu gösteriyordu.
PEKİ YA BİZDE?
Ülkemizde ise tablo ne yazık ki çok farklı. Altın ve kömür çıkarmak için ormanlarımız yakılıp yok ediliyor. Siyanürle yapılan altın aramalarında doğa katlediliyor, canlı yaşamı sona eriyor. Derelere “HES” (Hidroelektrik Santraller) kuruluyor; ormanlık alanlar ve deniz kıyıları, maden veya turistik tesis uğruna feda ediliyor.
GELECEĞİMİZİ KURTARMAK ELİMİZDE
Türkiye, zengin doğası ve biyolojik çeşitliliğiyle eşsiz bir coğrafyada yer alıyor. Ancak bu zenginlikleri koruyamazsak, gelecekte çoraklaşmış topraklarla, susuz kalmış şehirlerle baş başa kalmamız işten bile değil.
Toplum olarak, çevremize, ormanlarımıza, su kaynaklarımıza sahip çıkmak zorundayız. Bilinçli bireyler ve duyarlı bir toplum olarak, doğamıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.
Unutmayalım: Ormansız bir ülke, geleceksiz bir ülkedir. Türkiye’nin çöl olmaması için hep birlikte mücadele etmeliyiz.