Küreselleşmenin ne anlama geldiği konusunda veri olabilecek nitelikte, elimde iki önemli belge var. Bunlardan birincisi 2001 yılında medyada propagandası yapılan İtalyanlar'ın "Veneto'dan Batı Karadeniz Bölgesi'ne" sloganlı bisiklet gezisi sırasında kullanılan ve gezinin amacını ortaya koyan bir belge, ikincisi ise küreselleşme projesinin "yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak" anlamına geldiği yolunda CFR kaynaklı başka bir belgedir. İkincisinin özelliği, belgenin doğrudan Tayyip Erdoğan'a gönderilmiş olmasıdır.
Birinci belge dağıtılırken, Anadolu'nun şehir devletleri haritası da basın bildirisiyle birlikte verilmişti. Küreselleşmenin şehir devletlerine dönüş olduğu ise Erdoğan'a gönderilen CFR belgesinde belirtiliyordu! (Belgenin orijinali, Bilgi Yayınevi'den çıkan Küresel Haçlı Seferi kitabımızda yayınlanmıştır)
Bu iki belgeyi defalarca gündeme getirmiş olmama rağmen, bugüne kadar üzerinde ne bir yorum yapan oldu, ne de cevap veren!
Ulusal Devletlerin
İç Federasyonu!
Paflagonia projesi, tıpkı daha önce gündeme getirilen Kapadokya projesi, İyonya projesi, Ağrı dağı projesi gibi, Türkiye'nin kendi içinde şehir devletlerine bölüneceği öngörüsü ile hazırlanmıştı. Bu öngörü, bizim tahminimiz değil. Proje sahiplerinin hazırlayıp dağıttığı broşürlerde açıkça ifade ediliyordu.
Paflagonia projesinde aynen şöyle deniliyordu:
"Amacı ulusal devletlerin iç federasyonu (devletler federasyonu) şeklini gerçekleştirmek olan, politik şekilli, Avrupa karakterli bir fenomen geliştiriliyor. Bu amaçta istikamet, her zaman toplumlar ve politika; devletler ve devlet yöneticileri; güçler ve ülkeler arasındaki bir yakınlaşmayı gerçekleştirmeye yöneliktir. Globalizeleşme ve kimliği arama çalışmaları aynı paralelde seyreden iki muhakemeyi birleştiriyor... Orijinin bulunması, kişinin bölgeler ve devletler üstü bir kimlik kazanması olarak yorumlanıyor ve temelinde kişinin birçok ülkenin yurttaşıymış gibi düşünülmesi fikrine ulaşılıyor. Sonuçta, en ideal biçimine çoklu kimlik (çok kimliklik) araştırması olarak dönüşüyor, yani tüm insanların tek, aynı büyük genetik kökten geldiği orijinde, bir çeşit uluana ve ulubaba isminde birleşiyor; Adem ve Havva; ya da Homo sapiens, ya da Austrolopitecus..."
Proje, etnik araştırmalarla, özellikle Türk insanının ulusal bilincini, yani Türk Milleti'ne mensup olma bilincini yok etmeyi amaçlıyordu.
Basın bildirisinde ise şu ifade kullanılıyordu:
"Artık bütün Avrupa, köklerinin Troya ile başladığında hemfikir."
Bu ifadenin 1988 yılından ölümüne kadar Troya kazılarını yürüten arkeolog (ve tabii ki ideolog) Prof. Dr. Manfred Korfmann'a ait olduğu belirtiliyordu.
“Truva’nın öcünü aldık”
Tabii, proje aslında kendi kendini çürütüyordu. Çünkü, Truva'nın, Türklerin kökenleri ile bağlantılı olduğuna dair iddialar ve Atatürk'ün Dumlupınar zaferinden sonra "Truva'nın öcünü aldık" demesi bir kenara, bugünkü İtalya'nın Etrüskler tarafından kurulduğu, Etrüskler'in sembollerinin ve destanlarının da Ergenekon destanı ile aynı ve alfabelerinin de rünik Türk alfabesi olduğu biliniyor. İtalyanlar, dişi bir kurt tarafından emzirilen Romus ile Romulus'un heykellerini saklamadılar; Latin alfabesini nasıl ortadan kaldıracaklar? Latin alfabesinin Etrüsk alfabesinden türetildiği biliniyor. Etrüsk alfabesi ise hemen hemen Yenisey alfabesi ile aynı. Rünik yazılar, Göktürk yazıtlarında Yenisey yazıtlarında ve Altın Elbiseli Adam ile birlikte bulunan yazıtlarda da kullanılmış. İskandinav ülkelerinde bulunan bütün yazıtlardaki alfabe de aynı. Bu durumda, bugünkü Batı medeniyetinin temeli olan yazının, yani Latin alfabesinin Türk yazı sisteminden alınma olduğu ortaya çıkıyor. Türkler de buna dayanarak, bütün İtalya'nın, bütün İskandinav bölgesinin ve aynı yazıtların bulunduğu bütün Avrupa ülkelerinin, aslında Türk coğrafyası olduğunu, Avrupa'nın en büyük sıradağlarının yani Alp dağlarının Türk adı taşıdığını, dolayısıyla Avrupa'nın Türk kültür alanı olduğunu rahatlıkla iddia edebilir. Üstelik bu iddianın belgeleri her gün bütün insanların kullandığı Latin alfabesinde bulunuyor!
O halde Truva kazılarını yapan Prof. Dr. Manfred Korfmann'a nazire yaparak şöyle diyebiliriz:
-Artık bütün Avrupa, kendi medeniyetinin temelini Türklerin attığını bilmek zorunda!
1 Nisan 2006 tarihli Yeniçağ’dan)
Arslan BULUT(Yeniçağ)