Bahis soruşturmasının başlangıcı sayılan olayları tam üç sene köşemde ve kitaplarımda yazdım. Türkiye’yi, kamuoyunu harekete geçirmek için elimden geleni yaptım.
Fakat sorumluluk alması gerekenler suspus oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da 29 Eylül 2025’teki şu sözleri, aslında bugün yaşadıklarımızın habercisiydi:
“İnternetin ve akıllı cep telefonlarının hayatın vazgeçilmezleri haline gelmesiyle sanal kumar ve yasadışı bahis sorunu büyümeye başladı. Bu meselede tüm kapasitemizle mücadele edeceğiz.” Bu açıklama yalnızca bir güvenlik politikası değildi. Adeta bir kırılma anıydı. Keza bu mesele tam da bir milli güvenlik sorunuydu.
Ardından devlet, yasadışı bahisin finans ayağına peş peşe operasyonlar yaptı. MASAK raporları, elektronik para şirketlerine baskınlar, gözaltılar... Ve eşzamanlı olarak TFF, kendi içindeki çürümeyi temizlemek için “bahis oynayan futbolcu, hakem ve yöneticiler” listesini açıklamaya başladı.
Bu listeler yayımlandıkça kamuoyunun kafasındaki en haklı soru giderek büyüdü:
“Ne oluyor?”
İstanbul Başsavcılığı’nın son operasyonunda: Fenerbahçeli Mert Hakan Yandaş, Galatasaraylı Metehan Baltacı, eski hakem ve spor yorumcusu Ahmet Çakar, FIFA kokartlı hakem Zorbay Küçük, Adana Demirspor’un eski başkanı Murat Sancak, birçok kulüp yöneticisi gözaltına alınanlar arasındaydı. Bu yazıyı yazdığım sırada adliyede ifadeler sürüyor, fakat sonuçlar henüz netleşmemişti.
Want to know more? click here
vevobahis1316.com
Öğrendiğim kadarıyla Zorbay Küçük ile ilgili MASAK raporlarında 22 milyon TL’yi aşan para hareketi tespit edilmiş.
Bu işlemler içinde 14 şahsa yapılan havaleler, yasadışı bahis kapsamında değerlendirilen kişilerle kesiştiği için sorgu konusu olmuş.
Zorbay Küçük ise bu isimlerin bir kısmının “sevgilisinin annesi”, “berber”, “krampon satıcısı” gibi gerekçelerle para trafiğinde göründüğünü ifade etmiş. Bu operasyon sırasında amatör ligdeki bahis soruşturmasında da 37 şüphelinin sağlık kontrolü tamamlandı.
Aldığım bilgiye göre TFF bu hafta yeni isimler açıklayacak.
Bu da listenin henüz bitmediği anlamına geliyor.
Ancak tüm bu gelişmelerin gölgesinde esas büyük dosya İngiltere’de açılıyor. Belki de şu an Türkiye’de kimsenin tam olarak fark etmediği fakat önümüzdeki süreci derinden etkileyecek olan asıl mesele İngiltere’deki dava.
Orada, dünyanın en büyük bahis şirketlerinden birinin -Entain plc’nin-Türkiye’de 2011-2018 arasında yürüttüğü yasadışı bahis operasyonları nedeniyle 11 eski üst düzey yöneticisi yargılanıyor:
Kenneth Alexander (eski CEO) Lee M. Feldman (eski başkan) Richard Q. Cooper Robert D. Dowling James P. Humberstone Alexander Macangus Scott W. Masterson Richard Anthony Raubitschek-Smith Caroline P. Roe Raymond M. Smart Richard Q. Cooper (iki farklı dönemde adı geçiyor)
Bu şirket, suçlamaların önemli bir kısmını kabul etti ve 600 milyon sterlin ceza ödemeyi kabul etti.
Liste uzun, suçlamalar ağır. Başınızı ağrıtmayayım, gün gelir değinirim.
Fakat Türk kamuoyunu asıl ilgilendiren, bu dava dosyasının içinde Türkiye’den yüzlerce defa geçen isimler olduğu iddiası.
Bu isimler arasında takım yöneticileri, kulüp sahipleri, hatta kamu görevlileri bulunduğu söyleniyor.
Daha çarpıcı olan ise şudur: İngiltere’de yargılanan Scott W. Masterson, Türkiye’de yıllar önce yürütülen handikap operasyonunda da adı geçen isimlerden biriydi.
Bu kişi Türkiye’de Veysel Şahin, Yaşam Ayavefe ve Derkan Başer’in yargılandığı handikap operasyonunda da ismi geçiyordu.
Türkiye’deki bağlantılarını havaalanı dış hatlarda görüşerek kurduğu ortaya çıkmıştı.
Bugün İngiltere’deki davada yine aynı isimler karşımızda.
Demek ki mesele lokal değil, uluslararası bir ağdan bahsediyoruz. İngiltere’deki davayı yerinde takip etmek istedim. Fakat tam bu noktada iş başka bir boyuta evrildi.
Hakkında, yasadışı bahise aracılık ettiği iddiasıyla iki ayrı soruşturması bulunan bir kişinin, “Üstenci bakış açısıyla beni baskı altına almaya çalıştılar” beyanı üzerine 9 aydır yurtdışı yasağım kaldırılmıyor.
Ne bir iddianame hazırlanıyor ne adli kontrol kaldırılıyor. Anayasal bir hakkımın kısıtlanması da bu kadar basit!
Soruşturmanın kişiselleştirildiğini HSYK’ye iki kez bildirdim. Ancak bir gazeteci olarak en doğal hakkım olan seyahat özgürlüğüm hâlâ kısıtlı.
Sonuç? Mesleğimi yapamıyorum. İngiltere’deki büyük davayı yerinde izleyemiyorum. Türkiye’deki soruşturmanın uluslararası bağlantılarını kamuoyuna aktarmam engelleniyor.
Türkiye’de bugün yaşanan gözaltılar, açıklanan listeler, yayımlanan MASAK raporları aslında bir sarsıntı.
Ama merkez üssü burada değil. Merkez üssü İngiltere’deki mahkeme salonunda.
Oradan yayılan dalgalar Türkiye’ye çarpıyor.
Çünkü yıllardır “gölge sektör” gibi işleyen yasadışı bahis düzeni: Futbolcuyu, hakemi, yöneticiyi, eski federasyon çalışanlarını, kamu görevlilerini, uluslararası finans uzmanlarını aynı para trafiğinde birleştiren koca bir ağ haline gelmiş durumda. Bu bağlar çözülmeden, yalnızca Türkiye’deki operasyonlarla sonuç almak mümkün değil.
Sonuca gelelim. Bugün Türkiye’de futbolda yaşanan her operasyon, her gözaltı, her liste açıklaması sadece tablonun bir parçası.
Asıl mesele, uluslararası bahis endüstrisi Türkiye’de nasıl bir yapı kurdu bunu sorgulamak gerekiyor.
