Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçen ay X hesabından "2025 yılında uluslararası kuruluşlardan sağladığımız kaynak tutarı 7 milyar dolara ulaştı" dedi. Bunu da ekonomi programına olan güvene bağladı.
Mehmet Şimşek’in açıkladığı “2025 yılında yaklaşık 7 milyar dolar dış finansman”ın büyük bir bölümü uluslararası finans kuruluşları aracılığıyla sağlanmıştır. Bu kurumlar:
Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası, Asya Altyapı Yatırım Bankasıdır. Bunlar içinde Dünya Bankasından sağlanan 748 milyar dolar yatırım içindir ve ödeme uzun vadelidir.
Gelişmekte olan ülkelerde devlet ve özel sektör dış borç alır. Ama hangi dış borç ve nereye kadar?
Türkiye’nin dış borç sorununu riskli kılan iki önemli faktör var.
1. Türkiye yatırım yapmak için değil, cari açığı finanse etmek için borçlanıyor.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, tasarruf açığı, döviz açığı ve bir dış kaynak ihtiyacı varsa, en uygun araç doğrudan yabancı yatırım sermayesidir. Çünkü doğrudan yabancı yatırım sermayesi uzun vadeli döviz girişi demektir. Türkiye ye doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi birkaç yıldır kesildi. İç tasarruf açığı ve cari açık, zorunlu olarak kısa vadeli dış borçlanma yoluyla finanse ediliyor. Türkiye bir yılda 222,3 milyar dolar dış borç ödeyecek.
Türkiye’nin dış borç ödeme kapasitesi de düştü. Hükümet veya özel sektör eğer teknoloji ithali ve yatırım için dış borç almış ise, içerde yaratılan katma değer artar, ihracat artar ve dış borç ödenir. Yok eğer açıkları kapatmak için alınmışsa, ekonomik maliyeti olur. Ülke riski artar.
Uygulamada, GSYH‘da büyüme oranı düştü, İç üretimde daralma var. İthal tüketim mallarının toplam ithalat içindeki payı yüzde 10 dolayında iken yüzde 15’e yükseldi
Bu nedenlerle bir yandan da cari açık artıyor. Geçen sene ilk 6 ayda 14,4 olan cari açık bu sene aynı dönemde 23,3 milyar dolara yükseldi. Bu sorunlar 7 milyar dolar kısa vadeli borçla çözülmez.
Önce carı açığı çözmek, bunun için de üretimde ithal girdi payını düşürmek gerekir. Ama hükümetin de böyle bir niyeti yok.
2. Türkiye kısa vadeli ve yüksek maliyetle borçlanıyor.
Türkiye’nin kredi notu düşük (BB-/B) ve risk primi (CDS) yüksek ve ekonomi kırılgan olduğundan, yurtdışından borçlanırken diğer ülkelere göre daha yüksek faiz ödemek zorunda kalıyor. Aşağıdaki tabloda son durum olarak, ülkelerin CDS oranları yer alıyor. Risk primi en yüksek ülke Mısır 468 baz puan ve ikinci sırada Türkiye 276,61 geliyor.
Son Eurobond ihracında, Türkiye’nin borçlanma faizi yüzde 8–9 seviyelerine çıkarken, aynı dönemde örneğin Brezilya veya Meksika yüzde 5–6 seviyelerinde borçlandı.
Sonuç; Hükümetlerin işi borç peşinde koşmak değil, ekonomide kaynak ve tasarruf yaratmaktır.