Güvenlik deyince akla ilk, can ve mal güvenliği gelir ama Türkiye’de pek çok alanda güvenlik kalmadı.
Diploma güvenliği yok.
Gıda güvenliği yok.
Sınav güvenliği yok.
Seçim güvenliği yok.
Örnekleri uzatmak mümkün, hepsinin toplamında hukuk güvenliği yok.
CHP’ye yönelik sürdürülen çapraz operasyonların hukuk kullanılarak yapılması demokrasiye olan güveni de büyük ölçüde zedeleyen bir durum.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) dün aldığı kararla CHP’ye bir evet, bir ret vermesi beklediğimiz bir durumdu. Buna göre CHP’nin İstanbul’daki ilçe kongrelerine yönelik yasak kaldırıldı. İl başkanlığına kayyum atanmasına ilişkin başvuru ise reddedildi. Yargı süreçlerinin iki çözüm üç düğüm şeklinde devam edeceği anlaşılıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel dün akşam saatlerinde genel merkezdeki görüşmemizde şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu koşullarda olabilecek en iyi karar. YSK, ‘Seçim süreçlerinin sahibi benim’ dedi. Bu koşullarda Özgür Çelik beş hafta sonra yeniden CHP İstanbul il başkanıdır. Büyük kurultay tarihimizi 9 Eylül günü açıklayacağız. Muhtemel kasım sonu 39. olağan kurultayımız yapılacak.”
***
Keşke deme, Qashqai de!
Keşke deme, Qashqai de! Şimdi 1.899.000 TL’den başlayan fiyatlarla.
Nissan TR
19 Mart’tan beri yaşananları kaleme alırken yeri geldikçe iktidarın hedeflerini tutturamadığını vurguladık. Dört yenilgisini, yanılgısını şöyle sıraladık:
1- İmamoğlu en çok bir ayda unutulur, dediler. Olmadı.
2- Ekonomi bu tür olaylardan fazla etkilenmez, dediler. Etkilendi.
3- Toplum gözünde CHP’nin ve CHP’li belediyelerin itibarını indiririz, iktidar seçeneği olmaktan çıkarırız, dediler. Olmadı. Milletin en az yüzde 60’ı operasyonların siyasi olduğunu düşünüyor.
4- CHP bölünür dediler. Bugüne kadar olmadı!
Son şık daha 19 Mart sürecinde gündemdeydi. İmamoğlu’nu tutuklarken CHP’ye de kayyum atayıp içine fay hatları döşemeyi planladılar. 22 Mart’ta alınan kararla 6 Nisan’da olağanüstü kurultay yapıldı. Özgür Özel hem güven tazeledi hem de genel merkeze yönelik saldırıyı bertaraf etti. 2 Eylül’de CHP’nin İstanbul il yönetiminin görevden alınması, kayyum atanmasıyla yeni bir süreç başladı.
Bu kez CHP’yi bölmeyi, parçalı hale getirmeyi başarabilirler mi? Bunu iktidarın ve yargının alacağı kararlardan çok CHP kadrolarının tutumu belirleyecek.
Öncelikle şunun altını bir kez daha çizelim:
Tarihimizde yargı eliyle yapılan siyasal düzenlemeler, bunu yapanların istediği sonucu vermemiştir. Bu kez de vermez. Her şey bir yana milletten döner.
Ancak bu aşamaya varmadan önce CHP’nin 15 Eylül’ü beklemeden ön alması gerekir. İstanbul’da olduğu gibi Ankara’daki herhangi bir mahkeme birden, örneğin 8 Eylül Pazartesi günü CHP’nin 38. olağan kongresiyle ilgili karar verebilir. Ya da 15 Eylül’de de karar çıkmayabilir.
Bu belirsizlikle mücadelenin başlıca yolu CHP’nin iktidar yolculuğunu öncelemesi, hukuk mücadelesini de kendi içinde birbirine karşı veriyor görüntüsünden uzaklaşmasıdır. Sokak, “CHP’liler yine birbirine girdi” sözünü ağzına almaya başlamış bile!
İçinden geçtiğimiz dönemin tarihimizde benzeri yok ama bir nebze 12 Mart 1971’e benziyor.
Parlamento açık ama işlevi sınırlı.
Ülkeyi yöneten bir iktidar var ama temel kararların alındığı yer başka.
Yargı bağımsız karar veriyormuş gibi ama değil!
İstanbul kararı kaç mahkeme gezdikten sonra veriliyor!
12 Mart’ta da Deniz Gezmiş’leri idamdan yargılayacak mahkeme arandı, İstanbul’daki sıkıyönetim mahkemesi reddedince, lağv edildi. Ankara’da başkanı hukukçu olmayan bir mahkeme kuruldu.
CHP yönetimi 12 Mart’tan etkilendi. Ecevit, 12 Mart’la her türlü teması reddedip görevinden istifa etti. Süreç Ecevit’i liderliğe taşıdı.
Cunta döneminden sonraki ilk seçimde CHP çok partili yaşamdaki en yüksek oyunu aldı.
Gelinen noktada CHP mağdurdur, haklıdır. Ancak haklı olmak yetmez bunu iyi kullanmak gerekir.
Böylesi dönemleri aşmanın başlıca yolu, birleşmek ve direnmektir!