Murat AĞIREL


Kalbi alınan İngiliz kadına ne oldu

Kalbi alınan İngiliz kadına ne oldu


 

Önceki yazımda, Beth Martin isimli İngiliz vatandaşının ülkemize geldikten sonra hayatını kaybettiğini ve sonrasında İngiltere’ye götürülmesinin ardından başlayan tartışmaları yazmıştım. Tartışmalar ciddiydi çünkü İngiltere’de yapılan otopside Beth Martin’in kalbinin olmadığı tespit edilmişti. Aynı yazıda Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamayı da paylaşmıştım. 

 

Yazım yayımlandıktan sonra okurlardan çok fazla mesaj geldi ve yorum yapıldı. 

 

Ben de Sağlık Bakanlığı kaynaklarından tüm resmi evrakları ve adli kaynaklardan da süreç hakkında bilgiler aldım. 

 

Konu çok tehlikeliydi. Türkiye’yi ağır bir töhmet altında bırakabilecek iddialar dile getirilmeye başlandı. Özellikle İngiltere’de ülkenin en büyük gazeteleri ardı ardına Beth Martin ile ilgili haberler yaptı. 

 

Öyle ki kamuoyunda “organ kaçakçılığı”, “Kadının kalbini çalmışlar” gibi yorumlar yapılmaya başlandı. Ülkemizde yaşananlar göz önüne alındığında endişe ve kuşku duymalarını bu duruma bağlıyorum. 

 

Diğer husus ise sağlık turizmi ile ilgilenen okurlarımız bu tip haberlerin özellikle İngiltere tarafından Türkiye’deki sağlık turizminin sekteye uğraması için bilerek yapıldığını veya yaptırıldığını iddia ettiler. 

 

Biz yine resmi açıklama ve belgelerden devam edelim... 

 

Sağlık Bakanlığı; Beth Martin’in, (eşinin ve yanında bulunan kişilerin de anlattığı gibi) Türkiye’ye gelmeden yediği yemekten etkilendiğini, uçakta rahatsızlandığını ve otele yerleştiğinde de bunun devam ettiğini açıklamıştı. Hastane sürecinde herhangi bir ameliyat işleminin yapılmadığı belirtilmişti. 

 

Adli Tıp da bu konuda bir açıklama yaptı. 

 

Otopsi işleminde cilt altında, yumuşak dokularda, iskelet sisteminde ve organların incelenmesinde ölüme sebebiyet verebilecek belirgin bulgu belirlenemediği aktarıldı. 

 

Genç yaşta beklenmedik şekilde hayatını kaybeden ve ölümünde belirgin bir bulgu tespit edilemeyen kişilere uygulanan uluslararası kabul görmüş güncel bilimsel teknikler uygulandığı belirtildi. 

 

Martin’in kalbi bütün olarak örneklenerek yüzde 10’luk özel bir solüsyonda 7 gün süreyle bekletilmek zorundaydı. Ki öyle de yapıldı. 

 

Bu işlem ölen kişinin, kalp ve damarlarındaki eğer varsa hastalıklarını tespit etmek amacıyla yapılıyordu. 

 

Otopsi sırasında ayrıca mikrobiyolojik, toksikolojik ve histopatolojik örnekler alındı. 

 

Aslında Türkiye’de mevzuata uygun bir inceleme gerçekleştirilmişti. 

 

Burada tek bir eksik vardı. Bu durum aileye bir tutanakla ya bilgilendirilmeli ya da resmi olarak kayıt altına alınmalıydı. Yapılmadı. 

 

Açıkçası aynı şey benim en yakınlarımın başına gelse ve kalbi kayıp olsa ben de ortalığı ayağa kaldırırdım. 

 

Sağlık Bakanlığı bu durumu şöyle açıklıyor: Ölüm Bildirim Sistemi’nde yer alan belgede, adli olay açıklaması altında otopsi işlemiyle ilgili ayrıntılı bilgilendirme seçeneği olmadığından, kalbin bütün olarak çıkartılıp incelendiğine dair açıklama eklenememiş. 

 

Sonuçta Beth Martin’in halen bütün olarak incelemesi devam eden kalbi, incelemeler tamamlandıktan sonra histopatoloji laboratuvarında hazırlanan blok, preparat ve geriye kalan doku örnekleriyle birlikte başsavcılık vasıtasıyla ailesine veya yakınlarına teslim edilecek. 

 

Öte yandan Beth Martin ve ailesiyle uçakta tanışan bir Türk vatandaşı da bana ulaştı. Hastanede Beth Martin’in ailesine Türkçe bilmedikleri için yardım ettiğini belirtti. 

 

Doktor ve hemşirelerin ilgisiz kaldıklarını ve Beth Martin’in durumunun ciddiyetini kavrayamadıklarını anlattı. 

 

Olayla ilgili bana gönderdiği tanıklığını özetleyerek aktarmak istiyorum: 

 

“28 Nisan Pazartesi gününden kendimi hiç beklemediğim bir durumun içinde buldum. 27 Nisan Cumartesi günü Londra’dan dönüş uçağında bir İngiliz aile yanımda oturdu. Genç bir çift ve iki küçük çocukları. Beth (anne) yolculuk boyunca kustu, uyudu, uyandı, kustu. 

 

Luke (çocukların babası) karısının estetik operasyonu için geldiklerini söyledi. Maltepe’de bir otelde kalacaklarını söyledi. Ben de ‘Kadıköy’e gelmek kolaydır. Çocukları Moda parkına getirin, uğrarsanız haberleşebiliriz’ dedim ve telefon numaramı verdim.

 

Sonraki sabah telefonumu açtığımda Luke’ün mesajını okudum ve geri aradım. Luke telefonda ‘Karım gece fenalaştı, ambulans çağırdık, Maltepe Başıbüyük’teki Marmara Üniversitesi Atıf Ataseven aciline getirildi. Türkçe bilmediğimiz için anlayamıyorum, destek olur musun’ dedi ve gittim. 

 

Maalesef 28 Nisan akşamı yoğun bakıma alındı ve 29 Nisan gecesi vefat etti. 

 

Luke eşinin cenazesiyle birlikte İngiltere’ye döndükten sonra Beth’in cenazesi İngiltere’de ikinci bir otopsi için hastaneye götürüldü. İkinci otopside doktorlar kocasına Beth’in kalbinin yerinde olmadığını anons ettiler. Hepimiz bunu öğrendiğimizde şoka girdik. Her şey geldi aklımıza. Ailesi perişan durumda.” 

 

Sonuç olarak gördüm ki İngiliz basını olayı araştırmadan üstünde tepinmiş. 

 

Türkiye tarafında da her ne kadar işlemler kitaba uygun yapılsa da otopsi işlemiyle ilgili en azından aileye ayrıntılı bilgilendirme yapılmaması büyük bir eksiklik. 

 

Umarım kimsenin başına bir daha böyle bir şey gelmez.