Semra DOST


Zeytinlikler Tehlikede: Maden Uğruna Kesilen Yaşam

Zeytinlikler Tehlikede: Maden Uğruna Kesilen Yaşam


 

İşsizliğin ve yoksulluğun günden güne arttığı ülkemizde, halkın temel geçim kaynakları birer birer elinden alınıyor. Daha önce Karadeniz’in ormanları, vadileri ve kıyıları çeşitli projelerle sermayeye açılmıştı. Şimdi ise benzer bir tehdit Ege ve Marmara bölgelerinin en kıymetli doğal varlıklarının, yani zeytinliklerin kapısına dayandı.

 

Zeytin ağacı, sadece bir bitki değildir. Binlerce yıllık tarihiyle kültürümüzün, sofralarımızın ve ekonomimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Ege’de, Akhisar’da, Ayvalık’ta, Milas’ta, Edremit’te zeytin; dededen toruna geçen bir miras, bir yaşam biçimi, aynı zamanda toprağa bağlı kalmanın da adıdır. Ancak hükümetin Meclis’e sunduğu yeni yasa tasarısı, bu kadim ağacı ekonomik bir engel olarak görüyor ve zeytinliklerin maden faaliyetlerine açılmasını mümkün kılıyor.

 

Yasanın komisyondan geçmemesi için bölge halkı büyük bir mücadele verdi. En ön safta yine kadınlar vardı. Çünkü zeytinin gölgesinde büyüyen, zeytin toplayarak evini geçindiren, zeytin yağı satarak çocuğunu okutan kadınlar bu yıkıma "dur" demek için yollara düştüler. Ta Ege’nin köylerinden Ankara’ya kadar geldiler. TBMM önünde seslerini duyurmaya çalıştılar. Ancak karşılaştıkları tablo ne yazık ki umut verici değildi. Kadınların feryatları, gözyaşları ve haykırışları karşılık bulmadı. Güvenlik önlemleri ve bürokratik engellerle sesleri bastırılmaya çalışıldı.

 

Muhalefet milletvekillerinin desteğiyle komisyon toplantılarını izleme fırsatı bulsalar da sonuç değişmedi. Zeytinlikleri maden şirketlerine açan yasa tasarısı, Cumhur İttifakı milletvekillerinin oylarıyla komisyondan geçti.

 

Bu yasa sadece ağaçları kesmekle kalmayacak. O bölgelerde yaşayan binlerce insanın yaşam kaynağını da ortadan kaldıracak. Tarım ve hayvancılıkla geçinen aileler, toprağını, ürününü, kültürünü kaybedecek. Türkiye’nin zeytin üretiminde önemli bir yere sahip olması da büyük yara alacak. Oysa sürdürülebilir kalkınmanın yolu, doğayla savaşmak değil, doğayla uyum içinde yaşamakla mümkündür.

 

Bugün maden şirketlerine “geçit” verilen yerlerde yarın ne su kalacak ne de tarım yapılabilecek toprak. Ekonomik kalkınma adına doğa talan edilirken, aslında uzun vadede ülkenin geleceği de ipotek altına alınıyor. Ve bu kararlar alınırken, halkın sesi duyulmuyor, köylünün sözü dinlenmiyor, bilim insanlarının uyarıları görmezden geliniyor.

 

Zeytinliklerin kesilmesi bir doğa meselesi olduğu kadar bir vicdan meselesidir. Zeytin ağacı, barışın, emeğin ve sabrın sembolüdür. O ağaçlara kıymak, sadece birkaç şirketin kâr hanesini büyütmek uğruna bir halkın yaşamına kıymaktır.

 

Kadınların direnişi, bu ülkenin vicdanıdır. Belki yasa komisyondan geçti, belki bir süre daha bu politikalar dayatılacak. Ama bu toprakların insanı zeytinine, suyuna, toprağına sahip çıkmayı sürdürecek. Çünkü biliyoruz ki doğayı kaybedersek, her şeyi kaybederiz…