Türkiye, bir haftadır sahte diploma, sahte ehliyet ve sahte belgelerin ortaya çıkmasıyla sarsılıyor. Bu konuyu daha önceki yazımda da belirtmiştim; yaşananları geçen yıl yine bu köşeden okumuştunuz. Savcılık ve kolluk güçleri, ortaya çıkan skandalı ciddiye alarak soruşturmayı derinleştirdi ve artık kovuşturma sürecine geçildi.
Hazırlanan iki ayrı iddianame, olayın vahametini gözler önüne seriyor. İddianamede sanıkların ve mağdurların ayrıntılı ifadeleri yer alıyor. Ancak bu metinleri incelerken bazı noktalar dikkatimi çekti ve aklımda soru işaretleri oluştu.
Örneğin, iddianame “örgüt iddianamesi” olarak hazırlanmamış. Oysa bu kadar büyük bir vurgunun altında inanılmaz bir örgütlü yapı var gibi görünüyor ve sanıklar da bu durumu itiraf etmiş. Ayrıca, bu kadar yüksek miktarda paranın döndüğü bir olayla ilgili herhangi bir MASAK raporu göremedim.
İddianamede okurken dikkatimi çeken bir diğer bölüm ise Mıhyeddin Yakışır’a ait elektronik materyal incelemesiydi:
“Şüpheliye ait materyaller üzerinde yapılan incelemelerde, telefon içerisinde PDF dosyası olarak öğretmen atama bilgilerinin bulunduğu, PDF dosyası olarak Milli Eğitim Bakanlığı müdürü yardımcısı atama bilgilerinin bulunduğu... belge içerisinde kalfalık belgesi, ustalık belgesi ve usta öğreticilik belgesi, mezuniyet belgesi gibi pek çok belge görseli bulunduğu, resim dosyaları içerisinde sahte düzenlenmiş ve basılmış birçok kimlik belgesi fotoğrafı bulunduğu...”
Bu ifadeler, akıllara hemen şu soruyu getiriyor: Bu kişiler öğretmen ve müdür yardımcısı atamaları mı yapmış, yoksa atanmış kişilerin listesini mi ele geçirmişler?
Berlin: Yaşlılar için yeni konutlar konforlu ve uygun fiyatlı (fiyatlara bakın)
Yaşlılar için konutlar | Arama reklamları
Aklıma, iddianamede belirtilen bu sahtekârların başı olan Ziya Kadiroğlu’nun daha önceki yargılamalardaki beyanları geldi.
Bakın, eski yargılamalardaki sanık beyanlarını okuyalım:
Sanık G.Y.B.: KPSS’de başarılı olamadığı için bir şahısla tanışıyor. “Doğru tercih” yapma vaadiyle 6 bin 500 TL veriyor. Kendisi resim öğretmeni olmasına rağmen, İmamoğlu’nda İstiklal Ortaokulu’na özel eğitim öğretmeni olarak atandığını görüyor. Yaklaşık 10 ay çalıştıktan sonra sahtecilik ortaya çıkıyor ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın zararını henüz ödeyemediğini belirtiyor.
Sanık E.K.Ç.: Kamuda işe girmek için birçok sınava girmiş ancak mülakatlarda başarısız olmuş. Bir şahısla tanışarak fizik tedavi teknikeri olarak Sağlık Bakanlığı’na yerleşebileceği söyleniyor. 35 bin TL ödedikten sonra sahteciliği anlıyor. Parayı geri alamadığı için bir yıl çalışmaya devam ediyor ve sonunda işten çıkarılıyor. Sanık, daha sonra bu şahsın Ziya Kadiroğlu olduğunu internetten yaptığa araştırmayla anladığını söylüyor.
Sanık M.Ö.: Niğde Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu. Ataması yapılmadığı için bir aracı vasıtasıyla tanıdıklarının olduğunu öğreniyor ve öğretmen olarak atanması için 50 bin TL isteniyor. 20 bin TL peşin vererek Yüreğir Özel Eğitim Merkezi’ne özel eğitim öğretmeni olarak atanıyor. Bir dönem çalıştıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın zararını taksitler halinde ödediğini belirtiyor.
Sanık A.Ş.: Kendisinin aracılık yaptığını ancak bu işin suç olduğunu bilmediğini savunuyor. Atanan kişilerin yasal yollarla atandığını düşündüğünü, diplomaların sahte olduğunu bu kişiler işten atıldıktan sonra öğrendiğini ifade ediyor. Aracı olduğu 7-8 kişinin ataması için kişi başı 25 bin TL para alıp Ziya Kadiroğlu’na verdiğini ancak tehdit edildiği için kendisinin de zarara uğradığını belirtiyor. Ailesinin evini satmak zorunda kaldığını ve 10 öğretmene 250 bin TL ödeme yaptığını söylüyor.
Bu ifadeler, olayın boyutunun ne kadar geniş olduğunu ve insanların umutlarının nasıl istismar edildiğini açıkça gösteriyor.
Bu iddialar üzerine Milli Eğitim Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Yılmaz Güney Bey’den bir açıklama aldım. Açıklamada, öğretmen atama sürecinin nasıl işlediği detaylı bir şekilde anlatılıyor:
Başvuru süreci: Aday, e-Devlet şifresiyle sisteme giriyor ve kimlik, adres, KPSS puanı gibi bilgiler otomatik olarak alınıyor. Bu veriler bakanlık görevlileri tarafından değiştirilemiyor.
Onay süreci: Aday, mezuniyet belgesi gibi belgelerin asıllarını şahsen ibraz etmeli ve bu belgeler YÖKSİS üzerinden sorgulanıyor.
Atama işlemleri: Atamalar, MEBBİS’ten bağımsız ve dışarıdan erişime kapalı bir yazılımla yapılıyor.
PDF dosyaları: Açıklamada, “Öğretmen atama sürecinin hiçbir aşamasında PDF şeklinde bir içerik üretilmemektedir” deniyor.
Müdür yardımcısı unvanı: Bakanlıkta “Milli Eğitim Bakanlığı müdür yardımcısı” diye bir unvanın bulunmadığı, dolayısıyla bu kadroya müdahale edilmesinin mümkün olmadığı belirtiliyor.
Bakanlığın açıklaması, sistemin ne kadar korunaklı olduğunu gösteriyor. Ancak sanıkların ve mağdurların beyanları, bu sistemdeki bir açığın ya da bir zafiyetin kullanıldığına dair güçlü ipuçları taşıyor.
Daha ciddi soru şu: İddianamede geçen “öğretmen atama bilgileri” ve “müdür yardımcısı atama bilgileri” gibi ifadeler, bakanlığın sisteminde PDF olarak üretilmediği belirtilmesine rağmen nasıl sanıkların telefonunda yer alabiliyor?
Madem sistem bu kadar korunaklı yukarıda okuduğunuz insanların atamaları nasıl yapılıyor?
Bu işin içinde sadece sahte diploma ve ehliyet basmakla sınırlı kalmayan, çok daha büyük ve karmaşık bir yapı olduğu anlaşılıyor.
Bu durum, hepimizin aklına türlü düşünceler getirmiyor mu?