Osman DOST

Tarih: 15.08.2025 22:42

Ne Yazık Ki Gerçekler Bu Şekilde...

Facebook Twitter Linked-in

 

Ne yazık ki günümüzde medya, en temel görevlerinden biri olan halkı doğru, tarafsız ve eksiksiz bilgilendirme sorumluluğunu büyük ölçüde yerine getirememektedir. Gazete sayfalarına ve televizyon ekranlarına göz attığımızda, kamuoyunu bilgilendirme misyonunun yerini çoğu zaman manipülasyon, sansasyon ve reyting kaygısının aldığını üzülerek görmekteyiz. Bu olumsuz tablo, yalnızca medya kuruluşlarının tutumundan değil, aynı zamanda bu kuruluşlara haber sağlayan resmi ve özel ajansların yaklaşımlarından da kaynaklanmaktadır.

 

Bugün birçok medya organı, haber değeri taşımayan, doğruluğu teyit edilmemiş, masa başında kurgulanan asılsız ve abartılı haberlerle kamuoyunu yanlış yönlendirmektedir. Bilinçli ya da bilinçsiz şekilde üretilen bu tür içerikler, toplumda ciddi bir bilgi kirliliği yaratmakta; gerçek, önemli ve kamuyu ilgilendiren gelişmeler ise çoğu zaman ya görmezden gelinmekte ya da önemsizleştirilerek arka sayfalara sıkıştırılmaktadır. Bu durum, özellikle doğal afetler, ekonomik krizler veya siyasi belirsizlikler gibi halkın doğru bilgiye en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde çok daha vahim bir hâl almaktadır.

 

Oysa medya, yalnızca haber aktaran bir araç değildir. Medya, aynı zamanda toplumsal bilinçlenmenin, demokratik katılımın ve kamu denetiminin en önemli yapı taşlarından biridir. Gerçekleri objektif biçimde yansıtan, farklı seslere ve görüşlere yer veren bir medya ortamı, sağlıklı bir toplumun vazgeçilmezidir. Ancak mevcut medya düzeni, bu asli işlevlerini büyük ölçüde yitirmiş, hatta zaman zaman kasıtlı olarak toplum mühendisliğine soyunmuştur. Haberlerin bağlamından koparılarak sunulması, başlıklarla algı yönlendirmesi yapılması ya da bazı gelişmelerin tamamen yok sayılması; bireylerin olduğu kadar, tüm bir toplumun doğru bilgiye dayalı düşünme ve karar verme yetisini zedelemektedir.

 

Bugün artık medyanın önemli bir kısmına karşı duyulan güvensizlik, sıradan bir eleştiri boyutunu aşmış, toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. Halkın doğru bilgiye ulaşma hakkının sistemli şekilde ihlal edilmesi, demokrasinin temel ilkeleriyle açıkça çelişmektedir. Bu ortamda, gerçekten bağımsız, tarafsız ve ilkeli habercilik yapan kurumların önemi her zamankinden daha fazla hissedilmektedir. Toplumun, haberi sadece hızlı değil, aynı zamanda doğru ve etik değerlerle işlenmiş şekilde sunan gazetecilik anlayışına ihtiyacı vardır.

 

Basın kuruluşlarının yeniden güven kazanabilmesi için, önce kendi içlerinde ciddi bir öz eleştiri yapmaları şarttır. Habercilik anlayışlarını yeniden gözden geçirmeli, etik ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalan, doğruluğu teyit edilmiş haberlerle kamuoyunu bilgilendirmeye öncelik vermelidirler. "İlk önce doğru haber, sonra hızlı haber" anlayışı; medya kuruluşlarının şiarı hâline gelmelidir. Aksi takdirde, sadece bireyler değil, toplumsal bütünlük ve demokratik işleyiş de ciddi anlamda zarar görecektir.

 

Unutulmamalıdır ki medya, halk adına görev yapan bir denetim mekanizmasıdır. Gerçekleri saklayan, çarpıtan ya da göz ardı eden bir medya düzeninde; ne hesap verebilirlikten ne de adaletten söz edilebilir. Böyle bir yapının sürdürülebilir olması da mümkün değildir.

 

Bu nedenle bizler, sıradan birer medya tüketicisi olmanın ötesine geçmeli; daha sorgulayıcı, daha bilinçli ve daha duyarlı bir tutum sergilemeliyiz. Kimi zaman haberi sadece izlemekle yetinmemeli, o haberin nasıl, neden ve kim tarafından servis edildiğini de irdelemeliyiz. Çünkü bilinçli bir toplumun temeli, bilinçli bireylerden geçer.

 

Sonuç olarak, medyanın asli görevi olan kamusal bilgilendirme ve denetim işlevini layıkıyla yerine getiremediği bu dönemde; sessiz kalmak bir seçenek olmamalıdır. Her birimizin bu konuda sorumluluğu vardır. Daha adil, daha şeffaf ve daha demokratik bir medya düzeni için sesimizi yükseltmeli, gerçekleri arama ve savunma irademizi kaybetmemeliyiz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —