6 Ocak 1996 günü, İstanbul Yapı Kredi Plaza'da, o sıralarda kamuoyuna “Türk dostu” diye tanıtılan Yahudi asıllı İngiltere ve ABD vatandaşı Bernard Lewis, bir konferans verdi.
Konferansın konusu “Orta Doğu'nun çok yönlü kimliği üzerine” diye tespit edilmişti.
Lewis, konferans boyunca “Ulus, halk, devlet, millet, milliyet” gibi kavramların anlamının, ülkeden ülkeye, toplumdan topluma, zamandan zamana değişebildiğini anlattı! Bir “Avrupa kimliği”nin oluşmaya başladığından söz açıp, “Avrupa kimliği varsa, Asya ve Afrika kimliği niçin olmasın?” diye sordu...
Sonunda sözü, “Orta Doğu kimliği” kavramına getirdi.
***
Orta Doğu kavramının 20’nci yüzyılda ortaya çıktığını, tıpkı “Yakın Doğu” gibi şekilsiz, renksiz bir kavram olduğunu anlattıktan sonra Lewis, “Buna Orta Doğu kimliği demeyelim! Peki ne diyelim? Hindistan'dan bakarsak, Batı Asya demek gerekiyor. Ama Mısır dışarıda kalıyor” dedi ve görevliye işaret ederek “harita”yı istedi. Görevli, bilgisayarda bir tuşa bastı. Lewis’in arkasında bir Orta Doğu haritası belirdi... Haritada Orta Doğu olarak, Türkiye, Suriye, Lübnan, Irak, İsrail, Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen, Körfez ülkeleri ve Mısır'ın esas alındığı görüldü...
Lewis, uluslararası ilişkilerde son dönemlerde “azınlık” kavramının doğmaya başladığını da anlattı, sonra “Fakat Osmanlı'da çoğunluk kavramı yoktu” dedi. “Egemenliğin temelinde ulus yattığı zaman, dışarıda kalanlar problemi ortaya çıkmaya başladı. Hoşgörü bu yüzden kullanıldı.” dedi. Pantürkizm, Panarabizm ve Panislamizm görüşlerinin başarılı olmadığını öne süren Lewis, Siyonizmden hiç söz etmedi!
Lewis, konferans sırasında, gösterdiği haritada yer alan ülkelerin halkına bir Orta Doğu kimliği benimsetilebileceğini söylemeye çalıştı...
Lewis, o sıralarda, başkanlığa hazırlanan George W. Bush yönetiminin baş danışmanlığını yapıyordu ama bunu dünyada çok az insan biliyordu!
***
Aradan yıllar geçti. 2004 yılında ABD Başkanı George W. Bush, Büyük Orta Doğu Projesi’ni Tayyip Erdoğan ile görüştükten hemen sonra resmen açıkladı ve Erdoğan’a da eş başkanlık görevi verildiğini ilan etti.
Afganistan, Irak, Libya ve Suriye işgalleri ve İstanbul’da organize edilen Arap Baharı sonunda milyonlarca Suriyeli ve yüzbinlerce Afgan Türkiye’ye getirildi. Bu sütunda sık sık belirttiğimiz gibi “Suriyeliler, Türk-Arap-Kürt Konfederasyonu’nun alt yapısını oluşturmak üzere Türkiye'ye sürüldü veya getirildi! Suriyelilerin getirilmesi, Türkiye'nin nüfus yapısı değiştirilerek anayasa ve rejim değişikliğine gerekçe sağlamak için bir ön hazırlıktı. Bu sebeple geri gönderilmeleri savsaklandı.”
***
BOP, ABD-İngiltere-İsrail ortak tasarımıydı. Terör örgütü başı Abdullah Öcalan ise “demokratik konfederalizm” ile neyi kastettiğini şöyle açıklamıştı:
“Kürdistan'da üç hukuk geçerli olacaktır: AB hukuku, üniter devlet hukuku, demokratik konfederal hukuk. Üniter devletler olan İran, Irak, Türkiye ve Suriye, Kürt halkının konfederal hukukunu tanıdıkça Kürt halkı da onlarınkini tanıyacak ve bu temelde uzlaşıya gidebilecektir.”
Murat Karayılan, 2003'ün Nisan ayında, Kandil'de, Türkiye'den giden gazetecilere “Şematik açıdan Demokratik Konfederalizm ile Yeni Osmanlıcılık arasında benzerlik olabilir. Sınırların hafifletilmesi, Arap, Kürt, Türk'ün birlikte yaşaması falan, bu açılardan benzerlik vardır. Ama biz Orta Doğu'da halkların demokratik bir biçimde bir arada yaşamasından yanayız.” diyerek neyi hedeflediklerini söylemişti.
İşte SDG dedikleri PYD/YPG, bu projenin çekirdeğidir.
***
Türk devletini, önce Türk-Arap-Kürt konfederasyonuna dönüştürmek için Karen Fogg’un söylediği gibi Türk tarihinin hakkından gelmeleri gerekiyordu!
Tayyip Erdoğan iki ay önce "Nereye gittiğimizi biliyoruz. Bizim muhalefetten en büyük farkımız budur. Davamız büyük. Türk, Kürt, Arap, birlikte var olmuş, birlikte savaşmış, galibiyeti de mağlubiyeti de birlikte yaşamıştır. Coğrafya ve tarih Kürt, Türk ve Arap'ı çözülmez şekilde sıkı sıkıya bağlamıştır. Malazgirt; Kürt, Türk, Arap'ın ortak zaferidir. Çaldıran, Kürt, Türk, Arap'ın ortak zaferidir. Türk'ü Kürt'ten ayırırsan, Arap'tan ayırırsan yalnız kalır zayıflar. Başkaları ne yaparsa yapsın biz inadına kardeşliği savunacağız." demeye başladı.
Son olarak ABD Büyükelçisi Tom Barrack, “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” diyerek, Türk devletini ortadan kaldırmanın yolunu açıkladı.
Siyasi ümmetçilik ve sözde “Terörsüz Türkiye” dahil, bütün bu yollar, Fırat-Dicle havzasını karıştırıp sınırları yok ettikten sonra bölgeyi mevcut devletlerin elinden almaya ve “vaat edilmiş topraklar” emeliyle İsrail devletine katmaya çıkmaktadır...
Arslan BULUT(Yen.çağ)